Obezite, Toplum Sağlığı Sorunudur!
Sağlık, bir insanın yaşaması için; toplum sağlığı da, bir ülkenin yaşaması için öncelikli koşuldur. Her ne kadar kişiler bireysel olarak kendi sağlıklarına yönelik tedbirlerini alıyorsalar da devletlerin de kendilerini oluşturan toplumlar için önlem almaları ”sosyal devlet” ilkesi açısından önem taşımaktadır. Sağlıklı bir toplum, bir ülkeyi ayakta tutacak önemli faktörlerden birisi niteliğindedir.
Dünya, geçtiğimiz 50 yıl içerisinde sağlık açısından farklı bir evreye girmiş ve ilerlemektedir.
Endüstriyel üretimin çeşitliliğinde meydana gelen büyük artış, tüketim çeşitliliğinde de aynı şekilde artışa sebebiyet vermiştir. Bu tüketimin sonuçlarından birisi de, sağlık üzerine olmuştur. Bu değişimlerin başında günümüzde artık aşı ile kontrol edilebilen bulaşıcı hastalıklardan ziyade kalpdamar hastalıkları, diyabet, birden fazla türde kanser, kronik solunum yolu hastalıkları ve tüm bu hastalıkları tetikleyen aşırı kiloluluk ve obezite başta olmak üzere bulaşıcı olmayan hastalıkların artması olmuş, bu hastalıkların tedavisi toplumların ortak sorunlarından birisi haline gelmiştir.
Hastalıkların en büyük tetikleyicileri arasında ise yüksek karbonhidratlı, kalorili ve şekerli ürünlerin aşırı tüketilmesi, alkol ve sigara kullanımı, hareketsiz bir yaşam tarzı gelmektedir. Toplumları büyük ölçüde etkileyen bu rahatsızlıkların giderilmesine yönelik olarak işbölümünde devletlere ve sivil toplum örgütlerine de büyük bir pay düşmektedir.
Fazla kilo ve obezite, kanser riski
Fazla kiloların kalp damar sistemi, sindirim, solunum, bağışıklık sistemi gibi pek çok sistemi etkilediğini belirten uzmanlar, obezitenin vücudumuzdaki pek çok hormonal sistem ve hücre yapısını da etkileyerek bazı kanser risklerini artırdığına ve pek çok kanserin gelişmesini tetikleyebileceğine dikkat çekiyor.
Uzmanlar, tanı konulan tüm kadın kanserlerinin yüzde 50’sinin, tüm erkek kanserlerinin yüzde 25’inin şişmanlık ve obezite ile ilişkili olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, kanser riskini azaltmak için ideal kiloya erişilmesini, sağlıklı ve dengeli beslenmeyi ve düzenli egzersiz yapılmasını tavsiye ediyor.
Uzmanlar, kilo fazlalığı, şişmanlık veya obezitenin gün geçtikçe en önemli sağlık problemi olmaya başladığını belirterek “Kilo probleminin yanında sağlıkla ilgili problemler de arttı. Kilo kalp damar sistemi, sindirim, solunum, bağışıklık sistemi gibi pek çok sistemi etkilerken vücudumdaki pek hormonal sistem ve hücre yapısını da etkileyerek bazı kanser risklerini de arttırdı. Pek çok kanserin gelişmesini tetikleyebilir” uyarısında bulunuyor.
Obezitenin Kanser Etkisi
Obezite, teşhis edilen kanserlerin neredeyse yarısında kanserin ortaya çıkmasında ve ilerlemesine yol açar. Obezite ile sıkı ilişki içerisinde olan kanserlerin başlıcaları meme, rahim, kalın bağırsak ve rektum, böbrek, karaciğer ve pankreas kanserleridir.
Obezitenin bir toplum sağlığı sorunu olarak kabul edilip önlenmesi, daha oluşmadan önüne geçilmesi en önemli hedeftir. Ancak tüm çalışmalara rağmen her geçen gün obezite sıklığı artmaktadır. Bu etki, meme kanseri ve rahim kanseri (endometriyum kanseri) için aşikardır. Son dönemde kalın bağırsak ve rektum kanserine olan etki de gösterilmiştir.
Obezite ile yakın ilişkili kanserler nelerdir?
- Meme Kanserleri (Özellikle Menopoz Sonrası),
- Kalın Bağırsak Ve Rektum Kanserleri,
- Böbrek Kanserleri,
- Rahim Kanserleri,
- Tiroid, Kanserleri,
- Pankreas Kanserleri,
- Karaciğer Kanserleri,
- Mide Kanserleri,
- Menenjiyom,
- Yumurtalık Kanserleri,
- Yemek Borusu Kanserleri,
- Safra Kesesi Kanserleri,
- Miyelom,
Dünya çapında, obezite 110 milyondan fazla çocuğu ve 640 milyon yetişkini etkilemektedir. Kilolu olarak tanımlanan grubu da eklersek obezite hastalığının dünya çapında iki milyar insanı etkilediği tahmin edilmektedir. Alınan önlemlerin etkisiz kalması halinde 2025 yılında her 5 erkekten ve her 4 kadından 1’ inin obez olacağı hesaplanmaktadır. Ülkemizde yakın zamanda Sağlık Bakanlığı’ nın yaptığı taramada her 3 kadından ve her 4 erkekten birisi şişman bulunmuştur.
adınlarda kanserden ölümlerin % 20′ sinden, erkeklerde ise % 14’ünden obezite sorumlu tutulmaktadır. Ek olarak, son araştırmalarda obezite ve yüksek kalorili diyetlerin kanserin sadece oluşumundan değil, oluşan kanserin daha hızlı ilerlemesinden de sorumlu olduğu tespit edilmiştir.
Obezite vergileri, obeziteyle mücadelede başarılı olabilir mi?
Obezite Vergisi, yüksek kalorili ve yüksek oranda yağ, şeker içeren vitamin ve mineraller bakımından zayıf olan ürünlerin tüketiminin azaltılması amacıyla vergilendirilmesi obezite vergisinin genel tanımını oluşturmaktadır. Obezite vergileri obezite ile mücadelede son yıllarda oldukça popüler olarak kullanılan bir araçtır.Obezite oranlarının yüksek olduğu veya yüksek artış gösterdiği ülkelerde obezite ile mücadele içinobezite vergisinin kullanıldığı görülmektedir.
Obezite bu yüzyılın en önemli sağlık problemlerinden biri olup yalnız toplum sağlığına değil aynı zamanda ülke ekonomisine de zarar vermektedir. Yarattığı negatif dışsallıklar yüzünden obeziteyle etkin mücadelede devlete de rol düşmektedir. Bu çerçevede geçmişte farklı amaçlar için uygulanmış olan ve son zamanlarda obezite vergileri adını alan vergiler günümüzde obeziteyle mücadele için birçok ülkede uygulanmaya başlamıştır.
OECD verilerine göre obezite oranı yüksek olan veya yüksek artış gösteren birçok ülkede, obezite vergisi yürürlüğe konulmuştur. Obezite vergisi Amerika, Meksika, Danimarka, Fransa, Macaristan, Belçika, Finlandiya’da uygulanmaktadır. İngiltere’de ise 2018 yılı itibariyle yürürlüğe girecektir. Ülke uygulamalarına bakıldığında verginin çoğunlukla şekerli içecekler üzerinden alındığı görülmektedir. Yiyeceklerden ziyade içeceklerden alınmasının daha az tepkiye yol açması, şekerli içecekler ile obezite ve diyabet arasında ilişki olduğuna dair birçok çalışmanın bulunması, gıdalara göre uygulama kolaylığı, vergi uyum maliyetlerinin az olması gibi sebepler, şekerli içecek vergisi uygulamalarını hızlandırmıştır.
Danimarka ve Finlandiya’da gıda üzerinden (şekerlemeler, çikolata, doymuş yağ vb.) alınan vergiler, uygulamadan hemen hemen bir yıl sonra kaldırılmıştır. Aldıkları kamuoyu tepkisi de göz önünde bulundurulduğunda genel olarak gıda üzerine uygulanan vergilerin başarısız olduğunu söylemek mümkündür, bunların vergi uyum maliyetleri de oldukça yüksektir. Öte yandan, içecek üzerinden alınan obezite vergilerinin ise tüketimi caydırıcı etkisi olduğu görülmektedir.
Birçok ülkede vergi sonrası satışlarda ve tüketimde bir azalma gerçekleşmiştir. Bununla birlikte vergi uygulayan ülkelerde vergi sonrası tüketicilerin satın alma davranışında değişiklik gerçekleştiğini söylemek mümkündür.
Dolayısıyla obezite vergisinin sağlıklı beslenme davranışında da bir farkındalık etkisi yarattığı söylenebilir. Vergi gelirleri açısından incelendiğinde uygulanan obezite vergilerinden genellikle beklenenden daha fazla bir gelir elde etmiştir. Toplanan vergi gelirlerinin kamu sağlığı ile ilgili fonlara aktarılacağı duyurulduğunda vergiye desteğin arttığı görülmektedir.
Obezite vergileri konusunda Türkiye’de de son yıllarda çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar olası bir uygulamayı algılan kabul düzeyi, etkinlik, algılan adalet, gelir ve tüketim etkisi gibi konularda teorik ve ampirik olarak değerlendirmektedirler. Araştırmalarda bazı çelişkili sonuçlar bulunsa da toplumun azımsanamayacak bir kısmı obezite vergilerini desteklemektedir.